Haberler

Bakan Yılmaz, Edirne Uzunköprü’de okul açılışına katıldı

Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, açılışta yaptığı konulmada, Türkiye´nin en öncelikli konusunun eğitim olduğunu söyledi. Gelecek nesillere, daha gelişmiş, kalkınmış ve refah içinde yaşayan insanların bulunduğu bir ülke teslim etmeyi amaçladıklarını ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu: "Türkiye´nin 2023 hedefleri var. Dünyanın on büyük ekonomisinden birisi olma. Gazi Mustafa Kemal Atatürk´ün ifadesiyle de çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkma. Yani on büyük ekonomisinden biri olma hedefimiz var. Kızıl elma. Türk milletinin kızıl elması, insanını mutlu, huzurlu, barış içerisinde yaşatmaktır. Bunu eğitimle yapacağız. Eğitimden başka bir yolu yok." Türkiye´de 1 milyon öğretmen ile 18 milyona yaklaşan öğrenciye kaliteli ve fırsat eşitliğini gözeterek eğitim verildiğini ve verilmeye devam edileceğini belirten Yılmaz, şöyle devam etti: "Merkezi hükümet bütçesinin yüzde 18´inden fazlasını eğitime ayırıyoruz. Bu bütçede eğitime ayırdığımız miktar 134 milyar 727 milyon. Toplam bütçemizin yüzde 18´inden daha fazla. Bunu söyleyince nereden nereye geldiğimizi göstermek için 2002´deki bütçenin de hatırlanması lazım. 2002´de tüm eğitime ayrılan bütçe 11 milyar bile değildi. 10,5 milyar 10.400 küsurattı. Şimdi 134 milyar 727 milyon. O zaman bütçenin yüzde 10´u bile değildi şimdi yüzde 18´den fazla. O zaman milli gelirden eğitime ayrılan yüzde 2,9´du şimdi 6,2, Avrupa´da milli gelirden en fazla pay ayıran ülke Türkiye. Niçin? Türkiye o aydınlık günlere eğitimle ulaşacaktır. Eğitime önem verirseniz her şeye önem verirsiniz demektir. Eğitimi ihmal ederseniz her şeyi ihmal edersiniz demektir."     "Eğitimin kilit taşı öğretmendir”   Eğitimin kilit taşının öğretmenler olduğunu aktaran Yılmaz, "Her bir öğretmene sonsuz teşekkür ediyorum. Bugün Türkiye´de eğitimin çok iyi olduğunu söylüyorum. Bunu da inanarak ve resmin tamamını görerek söylüyorum. ´Eğitim sıkıntıya gidiyor, kötü oluyor´ diyenler de var." değerlendirmesinde bulundu. "Bazen bir söz var biliyorsunuz, ´İçimizdeki İrlandalılar´ diye. Yani içimizde olup da bizim gibi düşünmeyenler." diyen Yılmaz, şöyle devam etti: "Eğitime ´kötü gidiyor´ diyenlere şeyi diyorum; ´İçimizdeki Solomon Adası yerlileri. Ne alakası var?´ Solomon Adası´ndaki yerliler, bir yeri ziraata çevirmek istediklerinde ağaçları kesmezlermiş. Ne yaparlarmış? Ağacın etrafına gelirler halka oluştururlarmış, ağaca kötü söz söylerlermiş, kısa bir süre sonra ağaç kurur gidermiş. Eğer siz kendi evladınıza, ´Oğlum bunu yaparsın, başarırsın, sana güveniyorum´ dersen muhakkak başarır. Ama, ´Senden bir şey olmaz, zaten sen ne öğrenebiliyorsun ne de öğretebiliyorsun´ dersen hayatta başarılı olamaz. Allah için herkes evladına baksın. Evladınızın öz güveni sizin o yaşlarda sahip olduğunuz öz güvenden fazla mı? Kesinlikle daha fazla. Eğitimin bir amacı öz güven kazandırmaktır." Yılmaz, geçmişe göre öğrencilerin aldığı eğitimin çok daha iyi olduğunu dile getirdi.   Öğretmen atamaları   Bakan Yılmaz, 584 binden fazla öğretmeni atadıklarını belirterek, "Yani bugün gördüğünüz her üç öğretmenden ikisi bizim dönemimizde atandı. Şimdi 20 bin öğretmen daha alacağız. Mecliste bir kanun çıkıyor o kanun çıktıktan sonra da 5 bin öğretmen daha alacağız. 25 bin öğretmenimizi bu yıl eğitim ailemize katacağız. 600 binin üzerinde öğretmenimizi milli eğitim ailemizle buluşturmuş olacağız. Niçin önemlidir? Öğretmen başına düşen öğrenci sayısını makul hale getirebilmek için mutlaka öğretmen sayısını artırmanız lazım. Türkiye´de öğretmen başına düşen öğrenci sayısı biz geldiğimizde 28´di şimdi 17´ye düştü. Bu değer ile İngiltere´de aynı, Japonya´da aynı, Güney Kore ile aynı değerlere sahibiz. Fransa´dan da iyiyiz." ifadelerini kullandı. Derslik başına düşen öğrenci sayısının makul seviyeye getirdiklerini aktaran YIlmaz, şunları aktardı: "Devlet-millet iş birliği ile en kısa zamanda 58 bin dersliği yapıp 2019 yılı sonunda ikili eğitimi de ortadan kaldıracağız. Kaliteli eğitim için olmazsa olmaz unsurlardan bir diğeri teknolojinin eğitimle buluşturulmasıdır. Eğer teknoloji eğitimle buluşturulmazsa, evlatlarımız yeni neslin teknolojilerini kullanamazsa, bırakın kullanmayı üretemez ve ihraç edemezse çağ ile yarışamaz. Bunun için de Fatih Projesi´ni başlattık. 1 milyon 400 binin üzerinde tableti bilgisayarları evlatlarımıza ve öğretmenlerimize dağıttık. 400 binin üzerinde akıllı tahtayı okullarımızda öğrencilerimizin hizmetine sunduk. İnşallah önümüzdeki 1 yıl içerisinde Fatih Projesi kapsamına ilkokulları da alacağız, meslek okullarını da alacağız, özel eğitim veren kurumlarımızı da alacağız."   "Müfredatı güncelleştirmeye başladık"   Yılmaz, değişen teknoloji göz önünde bulundurularak müfredatı güncelleştirmeye başladıklarını vurguladı. Bu yıl bazı derslerin müfredatını güncelleştirdiklerini anlatan Yılmaz, "İstiyoruz ki 21. yüzyıla kendi rakipleri ile yarışacak olan evlatlarımız çağın gerektirdiği bilgi, beceri, tutum ve değerleri benimsesin, alsın. Ancak her dönemde eğitim eleştiriliyor." değerlendirmesinde bulundu. Geçmişten bugüne eleştirilerin sürdüğünü aktaran Yılmaz, "Eğitim eleştirisiz olmaz. Buradan bakıp da eğitim hakkında negatif bir algı düşünülürse yanlış olur diye düşünüyorum. Eğer öyle olmuş olsaydı Türkiye milli gelirini üç kat artıramazdı. 2007 ile 2017 yılları arasında yani son 10 yıllık sürede milli gelirini OECD ülkelerinde en fazla artıran ülke Türkiye´dir. Petrol mü bulduk, altın mı bulduk, altın madenleri mi bulduk? Hayır hiçbirisini bulmadık. Bunu beşeri sermayemize borçluyuz. Beşeri sermayeyi de nitelikli kılan eğitimdir." görüşlerine yer verdi.   Bakan Yılmaz, okula eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan´ın adının verileceğini sözlerine ekledi.   Konuşmaların ardından okulun açılış kurdelesini kesen Bakan Yılmaz ve Bakan Eroğlu, sınıfları gezerek öğretmen ve öğrencilerle sohbet etti.

Devamı

OKULUMUZ ÖĞRENCİLERİ İSTİKLAL MARŞINI GÜZEL OKUMA YARIŞMASINA KATILDI

YARIŞMADAN KARELER ÖĞRENCİMİZ HAZAL ABİŞ İLÇE İKİNCİSİ OLARAK YARIŞMAYI BAŞARIYLA TAMAMLAMIŞTIR. ÖĞRENCİMİZİ TEBRİK EDİYORUZ

Devamı

Bakan Yılmaz’ın temaslarda bulunduğu Afganistan´da, varılan mutabakatla FETÖ okulları Türkiye Maarif Vakfına devredildi

Başkent Kabil´deki Hükümet Medya ve Enformasyon Merkezi´nde düzenlenen devir teslim törenine Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Bakan Yardımcısı Orhan Erdem, Yüksek Öğretim ve Yurt Dışı Eğitim Genel Müdürü Bülent Çiftçi, Türkiye Maarif Vakfı Başkan Vekili Osman Nuri Kabaktepe, Türkiye´nin Kabil Büyükelçisi Oğuzhan Ertuğrul, Afganistan Eğitim Bakanı Muhammed İbrahim Şinvari ve bakan yardımcıları katıldı. Törende konuşan Bakan Yılmaz, Afganistan´daki FETÖ okullarının Maarif Vakfına devredilmesiyle bu okullardaki eğitim kalitesinin artırılacağını belirtti. Afganistan´daki okulların sayısını artıracaklarını dile getiren Yılmaz, okullarda şehit ve gazi çocuklarına ayrı kontenjan verileceğini vurguladı. Bakan Yılmaz, söz konusu okullarda Afganistan Eğitim Bakanlığı müfredatını uygulayacaklarının altını çizerek daha kaliteli eğitim vermek için gayret edeceklerini söyledi. Bu okullarda eğitim alan öğrencilerin sayısını artıracaklarını ifade eden Yılmaz, başarılı olan öğrencilere Türkiye´de burs ve yurt imkanı tanıyacaklarını belirtti. Okullardaki ücret düşürülecek Bakan Yılmaz, ´´Okullarda öğrencilerden alınan ücretlerde indirim yapacağız ve buradan elde edilen paraları yine Afganistan eğitimine harcayacağız.´´ dedi. Türkiye´nin Afganistan ile her alanda iş birliğini geliştirmek istediğine işaret eden Yılmaz, ´´Özellikle eğitim alanındaki iş birliğimizi daha da geliştirmek istiyoruz. Afgan halkının sevinci bizim sevincimiz ve onların acısı bizim de acımızdır. Bizim bu ebedi dostluğumuzu bozmak ve zehirlemek isteyenlere fırsat vermeyeceğiz.´´ diye konuştu. Bakan Yılmaz, Türkiye´nin, Afganistan´da istikrarın sağlanmasını herkesten daha çok istediğini vurguladı. Afganistan Eğitim Bakanı Muhammed İbrahim Şinvari de Türkiye´nin her zaman Afganistan halkının yanında olduğunu belirterek bundan dolayı Türkiye devleti ve halkına teşekkür etti. Ülkesindeki FETÖ okullarının yönetiminin Maarif Vakfına devredilmesinde herhangi bir sıkıntı yaşanmaması için her türlü desteğe hazır olduklarını ifade eden Şinvari, bu okulların devredilmesiyle ilgili öğrenci velilerinin kaygılarının olmaması gerektiğini dile getirdi. Bakan Şinvari, Eğitim Bakanı olarak Türkiye´deki eğitim sisteminden yararlanmak istediklerini ve bu nedenle iki bakanlık arasında sürekli istişare yapılmasını istediklerini kaydetti. Konuşmaların ardından, Afganistan´da FETÖ´ye bağlı 12 lise ve 3 dershanenin Türkiye Maarif Vakfına devredilmesini öngören anlaşma imzalandı.    

Devamı

OKULUMUZDA YANGIN VE DEPREM TATBİKATI YAPILDI

TATBİKATTAN KARELER

Devamı

Tekin: Tematik meslek liseleri çok sağlıklı yürüyor

Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, Antalya´da düzenlenen Mesleki Eğitim Çalıştayı´nda yaptığı konuşmada, en fazla mesaiyi mesleki ve teknik eğitimde neler yapılabileceği konusuna harcadıklarını söyledi. Çalıştayın, mesleki teknik eğitiminin güçlendirilmesi anlamında önemli olduğunu vurgulayan Tekin, "Türkiye´de orta öğretim öğrencilerinin yüzde 40´ı mesleki teknik etiğimi almakta. Burada atacağımız adımlar, 10 milyona yakın orta öğretim öğrencisinin yarısını doğrudan ilgilendiriyor. Bunun dışındaki ülkenin ekonomik, istihdam yapısına, sosyolojik dönüşümüne yapacağı katkılar ayrı." diye konuştu. Bütün mesleki teknik eğitim alanındaki müfredatı yeniden revize ettiklerini anlatan Tekin, yeni bir kurguyla hareket ederek, tematik meslek liseleri kavramına ulaştıklarını belirtti. Müsteşar Tekin, şunları kaydetti: "Tematik meslek liseleri çok sağlıklı bir şekilde yürüyor. Bu okullar hangi ilde, ilçede, hangi mesleki teknik eğitim programının olduğu bölgede ne türden elemana ihtiyaç duyuyorsa sektör, o elemanı yetiştirmek üzere kurgulanıyor. Programını, o bölgede ihtiyaç duyulan sektörü temsil eden temsilcilerle beraber yapıyoruz. Bunun ne kadarı teorik eğitimi, ne kadarı işbaşı ya da staj gibi değerlendirilecek onu beraber konuşuyoruz. Eğitim öğretim kadrosunu da sektörle beraber oluşturuyoruz. Bu da çok önemli." Bunları yapmak için MEB´de çok köklü bir değişikliğe gidildiğini aktaran Tekin, bu tür adımları atmanın kolay olmadığını dile getirdi.    "4 milyon öğrenciyi ilgilendiriyor" Tekin, benzer bir uygulamayı spor liseleriyle yaptıklarına dikkati çekerek, "Daha önce spor lisesi kurguladık. Fatih Terim, ´1995´ten beri uğraşıyordum, yapamadık, yine yapamayız.´ dedi. Genel Müdürümüzü ve Fatih Terim´i çağırdık, futbol lisesi yaptık. Bunlar bakanlık içerisinde onlarca yıldır konuşulan ancak değişik sebeplerden hayata geçirilemeyen şeyler. Kısa sürede bunları hayata geçirdik." diye konuştu. Çok tutan bu tür projelerin ihtiyaç analizi yapılarak büyümesi gerektiğini vurgulayan Tekin, ihtiyaçlara göre bu programları organize etmek gerektiğini anlattı.   Mesleki ve teknik eğitimde atılması gereken adımlarla ilgili yasal düzenlemelerden ikincil mevzuata kadar birçok değişiklik yaptıklarını kaydeden Tekin, "Attığımız adımların sahadaki karşılıklarını toparlamamız, sağlıklı hale getirmemiz lazım." dedi. Yaptıkları iyi şeylerin yeterince tartışılmadığını dile getiren Tekin, bakanlıklarının diğer genel müdürlüklerle toplam bin 200´ün üzerinde protokolü olduğunu ancak bunun sadece birkaçının konuşulduğunu belirtti. Herkesin zihninde farklı bir mesleki eğitim hayali olduğuna dikkati çeken Tekin, "Bakanlık olarak mesleki teknik eğitimi önemsiyoruz. 18 milyon öğrencinin 4 milyonunu ilgilendiren bir konu, masaya mutlaka yatırmamız gerekiyordu. Emeklerinin heba edilmemesi için ülkeme katma değer sunması için adımlar atmamız gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Devamı

Tekin, yurtdışına gönderilen öğrencileri bilgilendirme toplantısına katıldı

Tekin, İstanbul´da düzenlenen ve 4 gün süren, "Millî Eğitim Bakanlığı Adına Yurtdışına Gönderilen Öğrencileri Bilgilendirme Toplantısı" kapanışında, eğitimle ilgili kamuoyu yapan neredeyse kimse olmadığını anlattı.Birlikte çalışmak için araştırma yaptıklarında bu konularda çok sağlıklı diyalog kurabilecekleri, bilimsel anlamda görüş alışverişi yapacakları çok fazla kimse olmadığını dile getiren Tekin, "Bu medya açısından da böyle. Günlük gazetelere de baktığımızda bakanlık olarak üzülüyorum." dedi. "Yaklaşık 70 bine yakın kurum, 18 milyona yakın öğrenci gibi devasa bir yapı içinden cımbızla seçilen kötü örneklerle habercilik yapan bir medya ile karşı karşıyayız." diyen Tekin, bu anlamda sağlıklı bir medya olduğunu söylemekte güçlük çektiğini söyledi. Tekin, yaklaşık 20 gün önce YÖK’teki toplantıda "Formasyon eğitimi alırken staj uygulamalarını daha düzenli bir hale getirip, onun çıktılarından faydalanmak istiyoruz" şeklinde konuştuğunu hatırlatarak, şöyle devam etti: " ´Şu anki uygulamada sıkıntılar var, onu çözmek gerekiyor. Hem o staj uygulamasının daha başarılı sonuçlar vermesi için hem de bizim o verileri kullanabilmemiz için orayı düzenlemek istiyorum´ dedim. Ertesi gün birçok gazetede şöyle çıktı, ´Müsteşar, şimdi de öğretmen istihdamı için staj şartı getirdi.´ Alakasız. Bu cehaletten başka bir şey değil. Zaten eğitim fakültelerinde staj uygulaması var, biz diyoruz ki bu uygulama dostlar alışverişte görsün mantığıyla değil, sağlıklı bir şekilde yürüsün, aksayan yönlerini düzeltelim. Bir öğretim üyesi 180 öğrenciye danışmanlık yapıyor. Bu akla zarar  bir durum, bunları düzeltelim. Aynı şekilde ´bir öğretmenimiz, okula gelen stajyer öğretmen adayıyla ilgili olarak danışmanlık yapacağı kişilerin sayısını sınırlandıralım, ilişkilerini düzenleyelim´ diye konuştuk ama bazı gazetelerin eğitim sayfaları, ´öğretmene staj şartı getirildi´ diyor. Türkiye´deki medyanın üzgünüm ama eğitim ile ilgili yaklaşımı bu. Tamamen, spekülatif ve bazen de siyasal  bir duruş sergileyecek şekilde manipülatif haberlere yer verdiklerini söylemek gerekir."   "Size ağabeylik yapmak isteyen bir ekip var" Tekin, kendisinin de 1995 yılında Milli Eğitim 1416 bursiyeri olarak başvurusunun kabul edildiğini aktararak, şunları söyledi: "O zaman Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi adına lisansüstü eğitim yapmak üzere sınavı kazanmıştım, 1416 sınavını kazanmıştım. O zaman Anadolu´da bir üniversitede araştırma görevlisiydim. ´Nasıl olsa sınavı kazandık, yurt dışına gidiyoruz, bugün, yarın gideceğim´ diye arkadaşlarla vedalaştık. Kızım yeni doğmuştu, evimi taşıdım, bir depo kiraladım, eşyalarımı koydum. ´Bugün, yarın gideceğim´ diye  bekliyorum. Yaklaşık 1,5 yıl bekledik. 1,5 yıl sonunda Millî Eğitim Bakanlığından 1 satır bir yazı geldi, ´Yurtdışına gönderilmeniz uygun görülmemiştir´ diye. Sadece bu kadar, başka bir şey yok. Ben 1416 ile ilgili duygusal bir bağ hissediyorum. Millî Eğitim Bakanlığında müsteşar olarak başladığım günden beri üzerinde en çok mesai sarf ettiğimiz konulardan biri 1416 bursları."1416 burslarıyla ilgili 2013-2014 öncesi ile şimdinin kıyas bile kabul etmediğini vurgulayan Tekin, hem mantığını değiştirmeye çalıştıklarını hem de bursiyerlerin daha rahat ortamda çalışabilmeleri için tedbirler aldıklarını dile getirdi.Birçok bakanlığın 1416 burslarından yararlanıp kendi  bakanlığına personel almak için kendileriyle irtibata geçtiğini ifade eden Tekin, yurtdışına gönderdikleri bursiyerlerle iletişim kurduklarını da vurguladı.   Yusuf Tekin, şunları kaydetti: "Maalesef bu konudaki en ciddi sıkıntılardan biri koordine problemiydi. Yıllarca bir üniversitede öğretim görevlisi olarak çalıştım. Çalıştığım üniversitede, danışmanı olduğum 1416 bursiyerini hiç görmedim. Yılda bir kere dekanlıktan bir yazı geliyordu, imzalayıp gönderiyordum. Ne çalışıyorlar hiç bilmiyorduk. Bütün bu koordine problemlerini aşacağız. Diğer alanlarda eğitim alan bursiyerlere de toplantılar yaptık. Onlardan ne beklediğimizi, Türkiye´ye döndüklerinde onlardan hangi alanlarda yetişmiş olarak gelmelerini istediğimizi kendilerine tanımladık. 3 gündür sizinle olan ilgili genel müdür arkadaşlara söylemiştim, ´arkadaşlarla mutlaka ağabey-kardeş hukuku kuracaksınız ve bakanlığımızın beklentilerini kendileriyle paylaşacaksınız´ diye. Siz gittiniz, yurtdışında size orada ağabeylik, yapacak, rehberlik yapacak, sizden önce gönderilenlerle karşılaştığınızda size çizdikleri tabloda, ´sizin hiçbir sahibiniz yok Türkiye´de. Türkiye´de sizinle kimse ilgilenmiyor´ tablosunu çizebilirler, bu doğrudur. Ama eski dönem için doğrudur. Şimdi böyle bir şey yok. Bu süreci kontrol ediyoruz. Yurtdışında oldukları sürece kadrolarının olduğu üniversitelerde ilişkileri güçlü tutmayı temin etmeye çalışıyoruz. Bakanlık adına gönderilen sizlerin, bürokrat olarak sorunlarınızı takip eden ama insan olarak da ağabeylik-ablalık yapmak isteyen bir ekiple beraberiz."   "Bihruz Bey Sendromuna kapılmayın" Tekin, Osmanlı Devleti döneminde ilk defa yurtdışına 1700´lü yıllarda öğrenci gönderildiğini ifade ederek, 1800´lü yıllarda da yurtdışına giden öğrencilerin amaçlarından çıkarak, "Bihruz Bey Sendromu"na kapılarak ülkelerini küçümser hale geldiklerini söyledi.   Bursiyerlere, "Böyle bir sendromla karşı karşıya kalmanızı istemiyoruz" diyen Tekin, şöyle devam etti: "Biz sizleri yurtdışına gönderiyoruz ama yurtdışına gidiş sebebiniz, aşırı bir Batı öykünmeciliği içerisinde Batı´yı bütün unsurlarıyla benimsemeden Türkiye´nin kendine özgü sosyolojik, tarihsel, kültürel  bir coğrafyada kendine özgü değerleri olan, kendine özgü hedefleri olan bir ülke olduğunu bilerek ona göre davranmanızı, ona göre kendinizi yetiştirmenizi arzu ediyoruz. Bu türden sendromlara girmeden döndüğünüzde bu ülke için hepinizin hizmet edeceği bir birikime sahip olmanızı istiyoruz. Bihruz Bey Sendromuna düşmeden, böyle bir yanılgı içine girmeden buraya gelmenizi arzu ediyoruz. Bu sendrom üzgünüm ama acı bir tespit. Maalesef Türkiye´den yurtdışına gönderdiğimiz akademisyenlerin büyük çoğunluğunda, entelektüellerde, yazarlarda maalesef bu türden sendromlarla karşı karşıya kalıyoruz. Sizin böyle olmanızı istemiyoruz. O yüzden sizinle sık sık bir araya gelip bu konudaki hedeflerimizi, bu konudaki düşüncelerimizi sizinle paylaşmak istiyoruz." Tekin, bursiyerlerin Türkiye´ye döndüklerinde Milli Eğitim Bakanlığının ihtiyaç duyduğu alanlarda istihdam edileceğini sözlerini ekledi.   Millî Eğitim Bakanlığı Adına Yurtdışına Gönderilen Öğrencileri Bilgilendirme Toplantısı´nın son gününde "Dünya´daki Gelişmeler Işığında Türkiye´deki Eğitim Gündemi" konulu panel düzenlendi. Program sonunda bursiyerler adına, 2015 bursiyeri olarak İngiltere´de eğitim gören Nazmiye Öv, 2014 bursiyeri olarak Almanya´da eğitim gören Ercan Ocak, Müsteşar Tekin´e hediye verdi.  

Devamı

Bakan Yılmaz, Bursa’da yapımı tamamlanan 18 eğitim kurumunun toplu açılış törenine katıldı

Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Bursa´nın merkez Osmangazi ilçesine bağlı Elmasbahçeler Mahallesi´nde, 5´i hayırseverler tarafından yaptırılan 18 eğitim kurumunun hizmete açılması nedeniyle Salih Şeremet Ortaokulu´nda düzenlenen törende yaptığı konuşmada, eğitime katkıda bulunanlara, emeği geçenlere teşekkür etti.   Bakan Yılmaz, Başbakan Binali Yıldırım´ın talimatı doğrultusunda daha kaliteli bir eğitimi çocuklara sağlamaları gerektiğini vurgulayarak, "Değişmez hedefimiz; kaliteli bir eğitim ve fırsat eşitliğini herkese eğitimde sağlamamız lazım. Kaliteli eğitim diyoruz ama ikili eğitimde kaliteli eğitimi verebilmek, sağlayabilmek mümkün değil. O halde ne yapmak lazım? İkili eğitimi ortadan kaldırmak lazım." diye konuştu.   "Ben ilkokulu da liseyi de 70 kişilik sınıflarda okudum" İkili eğitimi ortadan kaldırabilmek için yeni okulların, dersliklerin yapılması gerektiğini anlatan Yılmaz, şöyle devam etti: "Ben ilkokulu da liseyi de 70 kişilik sınıflarda okudum. Ama şimdi Cenabı Allah´a hamdolsun tüm Türkiye´de 30´un altında derslik başına düşen öğrenci sayısına ulaştık. Ancak 58 bin derslik ihtiyacımız var tüm Türkiye´de ikili eğitimi sonlandırmak için. Başbakanımız bu talimatı verdiğinde 77 bin derslik ihtiyacımız vardı, şimdi 58 bine düştü. Genelde bu 58 binin de çoğunluğu 30 tane göç alan büyükşehirlerde. Bursa da bunlara dahil. Allah nasip ederse hep beraber el ele çalışacağız, inşallah 2019´a da bırakmadan bu yıl sonuna kadar, yeni eğitim-öğretim yılında inşallah devlet-millet iş birliğiyle biz bu ikili eğitime Bursa´da, tüm Türkiye´de son veririz." Yılmaz, bir ülke için yapılabilecek en önemli, katma değeri en yüksek olan yatırımın eğitim yatırımı olduğunu, bu anlayışla ülke genelinde yaklaşık 60 milyar liralık, Bursa´da da 1,5 milyar liraya yaklaşan eğitim yatırımı gerçekleştirdiklerini bildirdi.   "Milli gelirde eğitime ayrılan pay yüzde 6,2" Bakan Yılmaz, Türkiye´nin her alanda olduğu gibi, eğitimde de çok önemli mesafeler katettiğine işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu: "Bu, eğitime yapılan yatırımlarla mümkündür. İyi bir sağlık, ulaşım sisteminiz, sanayiniz, ticaret hacminizin olmasının en büyük nedeni, iyi ve kaliteli bir eğitime sahip olmaktan geçiyor. Millî Eğitim Bakanlığı olarak herkesin kaliteli bir eğitime ve öğretime eşit şartlar altında erişmesini, çağın gerektirdiği bilgi, beceri, tutum ve değerleri almasını, girişimci, yenilikçi, iletişime ve öğrenmeye  açık, öz güvene sahip, sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişmesini istiyoruz. Bugüne kadar yapılan çalışmalarla büyük ölçüde eğitime erişimi çözdük. Nitelikli bir eğitim ve herkes için bir eğitime fırsat eşitliğini değişmez ve daimi bir hedef olarak görüyoruz. Zaten bugün Türkiye´de kaliteli bir eğitim üzerine tartışma başlamışsa, bu altyapının büyük oranda çözülmüş olmasından kaynaklanıyor." Yılmaz, 1 milyonun üzerindeki öğretmenle 18 milyona yaklaşan öğrenciye eğitim verildiğini hatırlatarak, "Bu eğitime Türkiye´nin merkezi hükümet bütçesinden yaklaşık yüzde 18´ini ayırıyoruz. 2018´de ayırdığımız 134 milyar 727 milyon lira. Bütçenin yüzde 18´inden daha fazla. Milli gelirin kaçına tekabül ediyor? Milli gelirde eğitime ayrılan pay yüzde 6,2.  Bu rakamla Türkiye Avrupa´da milli gelirinden en fazla eğitime kaynak ayıran ülke durumundadır." dedi.   "Yanlış algıyı ileri sürenler, iddia edenler var"İktidara geldiklerinde  ortalama eğitim süresinin 5,5 yıl olduğunu, şimdi ise 8 yıla yükseldiğini belirten Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu: "Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkardık. Bir de okul öncesi eğitimi de yaygınlaştırıyoruz. Allah nasip ederse önümüzdeki yıldan itibaren eğitimin her kademesinde okullaşma oranının ve ortalama eğitim süresinin arttığını göreceğiz. 15 yaş üzeri okur yazar oranı 2002´de yüzde 85,1 idi. Şimdi 15 yaş ve üzerinin yüzde 95´i okur yazar. Genel okullaşma oranı 2002´de yüzde 62 iken şimdi yüzde 82´nin üzerine çıktı. Bir de bu sıralarda ´Kızları erken evlendiriyorsunuz. Dolayısıyla kızlar okuldan alınıyor´ diye yanlış algıyı ileri sürenler, iddia edenler var. Bunun da doğru olmadığını açıkça belirtmek isterim. 2002´de kızlar için okullaşma oranı yüzde 88 idi. Bugün ilkokullarda yüzde 91, ortaokullarda yüzde 95. Yine 2002´de kızlar için okullaşma oranı orta öğretimde yüzde 42 iken bugün yüzde 82. Yüzde 100´den daha fazla artırmışız. Yüksek öğretimde kızların okullaşma oranı 2002´de yüzde 12 idi şimdi oranı yüzde 44. Türkiye´yi bu duruma getirenler, yüzde 12 eğitim imkanı sağlayanlar şimdi bizi eleştiriyorlar. Dolayısıyla eleştiriler doğru değildir. Kızlarımızın yüksek öğretimde okullaşma oranı erkeklerden daha fazla. Erkeklerde bu oran yüzde 40. Önümüzdeki dönemde çok daha iyi yerlere geleceğiz." Yılmaz, Diyarbakır´da 5 yaş için okullaşma oranının yüzde 95, Hakkari´de yüzde 90, Erzincan´da ise yüzde 99 olduğunu vurguladı. Yılmaz, "Bursa´da da yüzde 64´ün üzerinde. Önümüzdeki dönemde yüzde 90´a yaygınlaştırdığımızda o zaman 4 yaşı da alacağız. 4-5 yaş okul öncesi eğitimde okullaşma oranını yüzde 90´a çıkardığımızda Türkiye´nin geleceği çok daha aydınlık olacaktır." dedi.   "20 bin öğretmen alımını gerçekleştireceğiz" Bu yıl, belirlenen pilot okullarda yaklaşık 130 bin öğrenciye haftada 15 saat yabancı dil eğitimi verildiğine dikkati çeken Yılmaz, ilerleyen yıllarda bunu yaygınlaştıracaklarını aktardı.  Özel yetenekli çocuklara Bilim Sanat Merkezlerinde (BİLSEM) eğitim verildiğine değinen Yılmaz, "Bunlar için özel bir okul uygulaması yoktu. Bu yıl ilk defa BİLSEM sınavları esas alınarak 30 orta okuldan ve 30 liseden 60 öğrenciyi bir araya getirerek İstanbul´da bir araştırma okulu kurduk. Önümüzdeki yıldan itibaren bu okulları Ankara´da, İzmir´de ve ihtiyacı olan diğer illerde yaygınlaştıracağız. Her kimin eğitim bakımından her ne ihtiyacı varsa onu karşılayacağız." diye konuştu.   Bakan Yılmaz, iktidarları döneminde 584 bin öğretmen atamasının gerçekleştirildiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:  "Bugün her 3 öğretmenden 2´sinin ataması bizim dönemimizde gerçekleştirildi. Özlük haklarını da kısmen iyileştirdik. Haftada 15 saat ek dersle birlikte 2002´de öğretmenimize verilen toplam aylık 635 lirayken bugün 4 bin liraya yaklaşmış durumdadır. 2002´deki dolar karşılığı 380 doların altıydı, şimdi ise kura göre 940 ile 950 dolar civarında. Yine öğretmen ihtiyacımızı karşılamak üzere önümüzdeki ay duyurusuna çıkacağız. 20 bin öğretmen alımını gerçekleştireceğiz. Yeni öğretmenlerimizle birlikte eğitim ailemizi daha da güçlendirip 18 milyon evladımıza, 7 milyon 700 bin de üniversitede var, toplam 25 milyon evladımıza hak ettikleri nitelikli ve kaliteli eğitimi vereceğiz."

Devamı

Bakan Yılmaz: Türkiye´de her 4 kişiden 1´i öğretmen olmak istiyor

Bakan Yılmaz, Bursa programı kapsamında çeşitli ziyaretlerde bulundu. Eğitim şartlarını geliştirmek için mevcut okulları yenilediklerini ve son dönemde 282 bin derslik yapıldığını belirten Bakan Yılmaz, "Türkiye´de derslik başına düşen öğrenci sayısı 36 iken 24´e düştü. Türkiye´de 28 öğrenciye 1 öğretmen düşerken, şimdi 17-18 öğrenciye bir öğretmen düşüyor. Bazı meslek okullarında 12-13 kişiye bir öğretmen düşüyor." diye konuştu. Türkiye´de ikili eğitimin tamamen kaldırılacağını dile getiren Yılmaz, Türkiye´nin 58 bin derslik ihtiyacının 45 bininin şu an yapıldığını, kalan 13 bin derslik ihtiyacının devlet-millet gayretiyle ilerleyen dönemlerde giderileceğini anlattı. Yılmaz, öğretmenlerin ve öğrencilerin eğitimden memnun olduğunu vurgulayarak, "Öğretmenlere, ´Öğretmen olmasaydınız ne olurdunuz?´ diye sorun. Alacağınız cevap, ´Yeniden öğretmen olurdum." ifadesini kullandı.   "Türkiye´de her 4 kişiden 1´i öğretmen olmak istiyor" OECD ülkelerinde "Kim öğretmen olmak ister?" diye bir anket çalışması yapıldığını aktaran Yılmaz, şunları kaydetti: "Yüzde 2-3 gibi oranların çıktığı ülkeler var. Mesela Rusya´da 15 yaş üzerinde yüzde 2 gibi bir oran çıkıyor. Türkiye´de ise 100 kişiden 25 kişi. ´Kim öğretmen olmak ister?´, ´Who wants to become a teacher?´ diye. Bunda, Türkiye birinci. Türkiye´de her 4 kişiden 1´i Türkiye´de öğretmen olmak istiyor. Bu yeni yayınlandı, OECD´den. Genelde Türkiye aleyhine, negatif bir şey olduğunda hemen uluslararası raporlar bunu söylüyor. Burada iyi bir olgu var. OECD ortalaması yüzde 5 iken bizde yüzde 25. Yayınladığımız ´Öğretmen Strateji Belgesi´ndeki bir unsur da öğretmenin toplumdaki algısını daha da iyileştirmek. İşte toplumda öğretmenlik algısının çok iyi olduğunun göstergesi budur."   Yılmaz, 10. Kalkınma Planı´nda eğitimle ilgili alt komisyon raporlarında "eğitime harcanan kaynağın OECD ülkelerinin ortalamasına yaklaştırılması" diye bir tavsiye kararı olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti: "OECD ülkelerinde eğitime harcanan miktar yüzde 5,2. Türkiye şu anda milli gelirden yüzde 6,2´sini eğitime harcıyor. Ben, gerçek rakamın bunun da üstünde olduğunu düşünüyorum. Geçmişte OECD ülkelerinin gerisindeydik. Avrupa´da bizden daha fazla, iddiayla ve bilerek söylüyorum; eğitime bizden daha fazla ayıran hiçbir ülke yok. Bu sefer ´Bunu doğru yere mi harcıyorsunuz?´ deniyor. Bu kaynağın yüzde 80´ine yakını öğretmenlere. Öğretmen, eğitimin en önemli yatırımı, unsurudur. Kitap, derslik, akıllı tahta olmasın ama öğretmen varsa ders yapılır. Öğretmen varsa sıcak hava olması kaydıyla kırsala da çıkılabilir. Harman yerine de götürüp öğretmen ders anlatabilir. Akıllı tahta, kitap, her şey var ama öğretmen yoksa ders işlenmez."   "Eğitim, eleştirisiz olmaz" Eğitim alanında hizmetlerin eskiye oranla kat kat arttığına dikkati çeken Yılmaz, "Avrupa´dan her alanda ileriyiz ama bir alanda gerideyiz. O da okul öncesi eğitimdeydi. Şimdi 5 yaş için okullaşmada yüzde 90´ları yakalıyoruz. Gelecek yıl, 4-5 yaş için yine bu rakamı hedefleyeceğiz. 2015´te yayınlanan Millî Eğitim Bakanlığı Stratejik Belgesi´nde, 2019´da 5 yaş için okul öncesinde okullaşma oranının yüzde 90 hedef konulmuş. Hedefi yakalarız. Bunun çoğunluğunu da son 2 yılda başardık." değerlendirmesinde bulundu. Türkiye´nin her alanda iyi bir noktada olduğunu ifade eden Yılmaz, "Eğitimde eleştiriler var ama eğitim eleştirisiz olmaz. Her dönemde var. Dünyanın neresine giderseniz gidin eğitimle ilgili mutlaka eleştiri var. Eleştiri, eğitimin kötü olduğunu göstermez." dedi.   Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi gelmiş birisi, ´Türkiye, çağın ihtiyaçlarını karşılayamıyor.´ diyor. Doğru değil. Çağın ihtiyaçlarını karşılayamasa Türkiye, 2002´de toplam milli gelir açısından İsveç, İsviçre, Hollanda´nın gerisinde, şimdi ise İsveç, İsviçre, Hollanda´nın önünde. Hatta satın alma gücü paritesi bakımından Hollanda´nın 2, diğer ülkelerin de herhalde 3 kat önündeyiz. Bu, eğitim olmadan olmaz, ileri gitmez. Türkiye´de bu dönemde en iyi giden şeylerden biri eğitim. Bunu içeridekiler eleştiriyor. Eleştirildiği zaman hiç kimse kalkıp benim gibi savunmuyor. Eğitimi savunmayınca herkes, ´Bu gerçek mi?´ diyor. Bugün Türkiye´de ne başarı varsa arkasında eğitim var, ne eksiklik varsa onun da arkasında eğitim var. Eksikleri gidermenin yolu da eğitimden geçiyor." Bakan Yılmaz, daha sonra Bursa Valisi İzzettin Küçük ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş´ı da ziyaret etti.

Devamı

Bakan Yılmaz, vefat eden Münir Özkul´un ailesine taziye ziyaretinde bulundu

Bakan Yılmaz, İstanbul Valisi Vasip Şahin ile Münir Özkul´un Cihangir´deki evine gelerek, ailesine başsağlığı diledi. Bakan Yılmaz, çıkışta evin önünde bulunan taziye defterine duygularını yazdı. Burada gazetecilere açıklamalarda bulunan Yılmaz, Münir Özkul´a Allah´tan rahmet dileyerek, ailesine ve sevdiklerine başsağlığı diledi.      Bakan Yılmaz, her nefsin mutlaka bir gün ölümü tadacağını belirterek, her doğanın mutlaka bir gün öleceğini belirterek, şöyle devam etti: “Dünyada hoş bir seda bırakmak lazım. Bu ülke, bu millet için herhalde hoş seda bırakıp da bu dünyadan ayrılanları sayın deseniz, bilin ki onların arasında mutlaka Mahmut Hoca, Münir Özkul olacaktır. Herkes bir eğitimcinin nasıl olması gerektiğini Mahmut Hoca´dan gördü. Bir evladının yanında bir Mahmut Hoca görürse geleceğe olan inancı, umudunun daha çok artacağını gördü. İnanıyoruz ki Mahmut Hocalar bundan sonra da yaşayacaktır. Mahmut Hoca ile birlikte Münir Özkul´u yaşatacağız. Tekrar mekanı cennet olsun. Allah rahmet eylesin.´´

Devamı

Bakan Yılmaz: Eğitimin amacı sınava değil, hayata hazırlamak

Okçular Vakfı ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliği ile gerçekleştirilen "Okçuluk Benim Sporum" projesi kapsamında okçuluk eğitimi alan 350 öğretmene düzenlenen törenle sertifikaları verildi. Beyoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi´nde düzenlenen törende konuşan Yılmaz, projenin okçuluk sporu ve kültürünün yaşatılmasına büyük katkı sunacağına inandığını söyledi.   Milletlerin bekasının kültürlerini ve değerlerini gelecek kuşaklara aktarabilecekleri oranda mümkün olduğunu anlatan Yılmaz, "Okçuluk bizim kültürümüzdür. Hatta bazı Türk boylarının adı okla anılır. Birisine bir görev verildiğinde ´Okçular tepesini unutma.´ denir. Yine ´Eğri ok menzile varmaz.´ denilerek de insanın hedefinin menzile yüz akı ile varmak ama menzile yüz akı ile varmak ile mutlaka dost doğru olunması gerektiği ifade edilir." diye konuştu. Eğitimin kültürel mirasın nesilden nesile aktarılması görevini de üstlendiğini dile getiren Yılmaz, toplumların gelişmesinin bir nişanesi olan kültürel mirasın korunması, kayda geçirilmesi, yeni nesillere aktarılmasının ancak ve ancak eğitimle mümkün olduğunu vurguladı.   Bakan Yılmaz, bugüne taşınan değerleri, çocuklara aktarmak, öğretmek istediklerini anlatarak, şunları kaydetti: "Bu hususta en büyük görev eğitim sisteminin temel unsuru olan öğretmenlerimize düşmektedir. Öğretmenler her mesleğin yetiştiricisi olduğu gibi toplumsal kültür ve değerlerimizin de aktarıcılarıdır. Bu proje ile de ata sporlarından birisi olan ve bugüne taşınan okçuluğu evlatlarımıza sevdirecek, sahip çıkılmasını sağlayacaklardır. Bakanlık olarak kültürümüzün yaşatılıp gelecek kuşaklara aktarılması noktasındaki çalışmaları destekliyoruz. Okçuluk kursu bakanlığımızın hizmet içi eğitim standart programı kapsamına alınmış, öğretmenlerimizden kurs sonunda yapılacak uygulama ve teorik sınavda başarılı olan öğrencileri destekleme ve yetiştirme kursu genelgesi doğrultusunda ´Okçuluk Benim Sporum´ adı altında yetiştirme kursları açabileceklerdir. Okçuluk eğitimini başarıyla tamamlayıp teorik ve uygulamalı sınavı geçerek formatör öğretmen olmaya hak kazanan 330 öğretmenimiz ata sporumuz okçuluk eğitimi vereceklerdir. Proje kapsamında belirlenen 117 okulumuzda 24 kişilik takımlar oluşturularak toplam 2808 öğrencimizin okçuluk sporuna kazandırılması hedeflenmektedir."   Okçuluğun yanı sıra diğer spor alanlarında da çocukların yeteneklerini gösterecekleri imkanlar sunmak için çalıştıklarını ifade eden Bakan Yılmaz, 70 spor lisesinde 15 bin öğrencinin eğitim aldığını kaydetti. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile 2016 yılında imzaladıkları iş birliği protokolüyle 3. sınıftan itibaren bütün öğrencilerin sportif yetenek taramasına başlanacağını bildiren Yılmaz, 2018-2019 eğitim öğretim döneminde tüm Türkiye´de yetenek taramasına başlanacağını ve proje kapsamında yetenekli öğrencilerin branşlara yönlendirileceğini dile getirdi.   "Eğitimin amacı sınava hazırlamak değil, hayata hazırlamaktır"   Bakan Yılmaz, Okçular Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi ve İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanvekili Bilal Erdoğan´ın müzik, resim, spor gibi derslerin müfredatta geri planda kalmasıyla ilgili eleştirilerine de hak verdiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Velilerimiz bekliyor ki çocuklarımız sınava girecek. Sınavda hangi sorular çıkacak? Beden eğitiminden, müzikten, resimden çıkmayacak, o halde hangi dersten çıkacaksa ona yoğunlaşalım diye düşünüyorlar. Eğitimin amacı öz güven kazandırmak. Sporun amacı da öz güven kazandırmak. Eğitimin amacı sınava hazırlamak değil, hayata hazırlamaktır. O halde evlatlarımızı hayata hazırlamak istiyorsak mutlaka öz güven kazandıracak bir sporla buluşturmamız lazım. Geçen yıldan önce beden ve müzik dersleri 1 saatti. Talim ve Terbiye Kurulu´nun geçen yıl mayıs ayının sonunda aldığı kararla 9-10-11 ve 12. sınıflarda beden dersinin saatini 2´ye çıkardık. Yine görsel sanatlar ve müzik derslerini de zorunlu olarak 2 saate çıkardık. Yine 2 saatte seçmeli olarak beden ve müzik dersi getirdik. Gönül ister ki eğitimin sabahtan öğlene kadar olan kısmını matematiğe, Türkçeye, fene, öğleden sonraki bölümü de resim, müzik, beden gibi yetenek gibi bölümlere verelim. Ancak bir ders artırdığınızda ilave 3 bin öğretmene ihtiyacınız oluyor. Bir ders saatini de azalttığınızda 3 bin öğretmeni norm fazlasına çıkartmış oluyorsunuz. Bir karar verirken 2-3 sefer düşünüyoruz. Bugün Türkiye´nin eğitimi dünden daha iyi. Hiç şüpheniz olmasın yarın da bugünden daha iyi olacaktır."  

Devamı

Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Görevde Yükselme Ve Unvan Değişikliği Sınavına Katılacak Adayların Dikkatine

13 Ocak 2018 tarihinde gerçekleştirilecek olan görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavına ait sınav giriş yerleri teknik sebeplerden dolayı yeniden düzenlenmiştir.   Bu sebeple, sınav ücretini yatırarak sınava girecek adayların, sınav giriş yerlerini gösterir “Sınav Giriş Belgesini” 10 Ocak 2018 tarihinden itibaren www.meb.gov.tr internet adresinden 13 Ocak 2018 tarihine kadar yeniden almaları gerekmektedir. Önemle duyurulur.

Devamı

OKULUMUZDA´´ MEDENİYETLERİMİZ KÖŞESİ ´´ OLUŞTURDUK

Bütün İslam ülkelerinde matematik, tıp, uzay bilimleri ve daha birçok ilimin okutulduğu eğitim kurumları, rasathaneler; dönemin en gelişmiş teçhizatları ile donatılmış hastaneler, herkese açık kütüphaneler bulunmaktaydı. Bağdat, Harran ve Endülüs başta olmak üzere Mısır, Kuzey Afrika ve Doğu Fırat çevresindeki birçok İslam şehrinde, eğitim sistemi ve ilim, söz konusu döneme örnek teşkil edecek düzeyde geliştirilmişti. Müslümanlar, yaşadıkları şehirleri uygarlık merkezleri haline getirmişlerdi. Bunlardan biri olan Kurtuba, hastaneleri, kütüphaneleri ve Orta Avrupa’dan öğrencilerin eğitim görmek üzere geldiği okulları ile Avrupa’nın en modern şehri olarak bilinmekteydi.

Devamı

OKUL YÖTETİCİ VE ÖĞRETMENLERİN HİZMET İÇİ EĞİTİM İHTİYAÇLARI ÖĞRETMENLERLE DE İSTİŞARE EDİLEREK RAPOR HALİNDE HAZIRLANIP, ELEKTRONİK ORTAMDA GENEL MÜDÜRLÜĞE GÖNDERİLDİ

Okullardaki eğitimin kalitesinin genellikle, öğretmenlerin alan konularında ve öğretim yöntemlerindeki mesleki gelişimleriyle doğrudan bağlantılı olduğu kabul edilir. Bu kabulden hareketle, okullardaki eğitimin kalitesini artırmak için  öğretmenlerin mesleki gelişimlerini sağlamayı amaçlayan hizmetiçi eğitim (HİE) programları bütün eğitim sistemlerinde yer almıştır. HİE sayesinde görev başındaki öğretmenlerin zaman içinde çağın gerisinde kalan bilgileri tazelenir, zenginleştirilir, öğretmenlere yeni beceriler kazandırılmaya çalışılır. Böylece öğretmenlerin görevlerini daha etkili bir şekilde yürütebilmeleri için destek sağlanmış olur. Öğretmenlerin mesleklerini etkili bir şekilde yürütebilmelerinde deneyim önemli olmakla birlikte tek başına yeterli değildir. Kendini geliştirmek isteyen öğretmenlerin şahsi çabalarının mesleki gelişimi sağlamada her zaman yeterli olmadığı bilinmektedir. Öğretmenlere görevlerini devam ettirirken kendilerini geliştirme fırsatları sağlanması da ancak hizmet içi eğitimle olmaktadır. 

Devamı

OKULUMUZDA TEKNOLOJİ TASARIM ETKİNLİKLERİ

OKULUMUZ TEKNOLOJİ TASARIM DERSİ ÖĞRETMENİ TEKNOLOJİ TASARIM ÇALIŞMALARINDA BULUNDU

Devamı